Zekatın Nakli
1 sayfadaki 1 sayfası
Zekatın Nakli
Zekatın harcama kalemleri bizzat Kur'an tarafından bizlere beyan edilmiş. Tevbe Suresi 60. ayetinin beyanına göre bunlar; fakirler, düşkünler, zekat toplayan görevliler, kalpleri İslam'a ısındırılacak kişiler, esir ve kölelikten kurtulmak isteyenler, borçlular, Allah yolunda mücadele edenler ve muhtaç durumda bulunan yolculardır.
Zekatın devlet tarafından toplandığı durumlarda toplanan miktarın mezkur sınıflar arasında sosyo-ekonomik dengeyi sağlayacak ölçülere riayetle dağıtım sorumluluğu devlete aittir. Günümüzde bu tahakkuk etmediği için zekatın aynı gayeye matuf biçimde ayette zikredilen sınıflara dağıtılma sorumluluğu ferdi olarak Müslümanlara düşer.
Bu aşamada akla gelen ve yıllardır sorulan ve yine yıllardır cevabı verilen bir soruyu bir cümle ile tekrar gündeme taşıyalım; zekat vergi yerine geçer mi? Günümüz fıkıh ulemasının hakim kanaati; hayır, geçmez. Biz de bu kanaati esas aldığımızdan dolayı günümüzde zekatın ferdî bir sorumluluk olduğunu vurguladık.
Bu kısa hatırlatmalardan sonra bugünkü yazımıza konu olan husus, zekatın mahallinde mi dağıtılacağı yoksa okyanus aşırı, kıtalararası ülkelerdeki akrabalara veya muhtaçlara da verilip verilemeyeceğidir. "Tuhezu min ağniyeihim ve türeddu ila fukarâihim/zenginlerinden alınır fakirlerine verilir" hadisindeki "hüm" zamirinden hareketle mezhep imamlarının genel yaklaşımı zekatın mahallinde dağıtılması, hatta sefer mesafesini aşan beldelere gönderilmesinin mekruh olduğu istikametindedir.
Bu içtihadî görüşün ortaya atıldığı dönemlerdeki idari yapı, insanlar arasındaki sosyal ve kültürel ilişkiler, köy, kasaba ve şehirlerin nüfusundan nazım planına kadar her özelliği, insanların dinî emir ve yasaklara uymadaki hassasiyeti, ahlak anlayışları ve elbette teknik-teknoloji bugünkünden çok farklıydı. Bahsini ettiğimiz perspektiften bugüne baksanız neredeyse hemen her alanda tam aksi bir manzara ile karşı karşıyayız. Dün imanın ve insanlığın gereği komşusu aç iken tok yatan insana rastlanmazken, bugün aynı apartmanda, aynı sokak üzerinde yan yana yaşayan insanlar (komşular demeliydim!) birbirleri ile tanışmadan mezara gidebilmektedirler. Tabii bu durum okyanus aşırı bir ülkede yaşayan kişinin, memleketindeki akrabasının maddi-manevi halini komşusundan daha iyi bilmesini netice vermektedir. Hakeza para transferindeki korkunç farklılık aynı hususa vurgu yapan ayrı bir delildir. Öte yandan eğer zekat verilecek olan kişi akraba ise bu Efendimiz'in beyanıyla insana "sıla-i rahm/akrabalık bağları"nı gözetme açısından ayrıca sevap kazandıran bir husustur.
Yer darlığı sebebiyle daha fazla detaya giremediğimiz bu konuda söylenebilecek son söz; zekatın toplumdaki sosyo-ekonomik dengeyi sağlama, zengin-fakir arasındaki uçurumun imkanlar nisbetinde kapatılmasına vesile olacak şekilde mahallinde sarfına öncelik verilmelidir. Bununla beraber ülkeler ötesi bile olsa mahallindeki zenginler tarafından bilinmeyen, bilinse de gözetilmeyen fakirler, borçlular, yolcular, Allah için mücadele edenler vs. varsa, onlara zekat verilmesinin mahzuru yoktur. Hatta ilave sevabı vardır.
AHMET KURUCAN
Zekatın devlet tarafından toplandığı durumlarda toplanan miktarın mezkur sınıflar arasında sosyo-ekonomik dengeyi sağlayacak ölçülere riayetle dağıtım sorumluluğu devlete aittir. Günümüzde bu tahakkuk etmediği için zekatın aynı gayeye matuf biçimde ayette zikredilen sınıflara dağıtılma sorumluluğu ferdi olarak Müslümanlara düşer.
Bu aşamada akla gelen ve yıllardır sorulan ve yine yıllardır cevabı verilen bir soruyu bir cümle ile tekrar gündeme taşıyalım; zekat vergi yerine geçer mi? Günümüz fıkıh ulemasının hakim kanaati; hayır, geçmez. Biz de bu kanaati esas aldığımızdan dolayı günümüzde zekatın ferdî bir sorumluluk olduğunu vurguladık.
Bu kısa hatırlatmalardan sonra bugünkü yazımıza konu olan husus, zekatın mahallinde mi dağıtılacağı yoksa okyanus aşırı, kıtalararası ülkelerdeki akrabalara veya muhtaçlara da verilip verilemeyeceğidir. "Tuhezu min ağniyeihim ve türeddu ila fukarâihim/zenginlerinden alınır fakirlerine verilir" hadisindeki "hüm" zamirinden hareketle mezhep imamlarının genel yaklaşımı zekatın mahallinde dağıtılması, hatta sefer mesafesini aşan beldelere gönderilmesinin mekruh olduğu istikametindedir.
Bu içtihadî görüşün ortaya atıldığı dönemlerdeki idari yapı, insanlar arasındaki sosyal ve kültürel ilişkiler, köy, kasaba ve şehirlerin nüfusundan nazım planına kadar her özelliği, insanların dinî emir ve yasaklara uymadaki hassasiyeti, ahlak anlayışları ve elbette teknik-teknoloji bugünkünden çok farklıydı. Bahsini ettiğimiz perspektiften bugüne baksanız neredeyse hemen her alanda tam aksi bir manzara ile karşı karşıyayız. Dün imanın ve insanlığın gereği komşusu aç iken tok yatan insana rastlanmazken, bugün aynı apartmanda, aynı sokak üzerinde yan yana yaşayan insanlar (komşular demeliydim!) birbirleri ile tanışmadan mezara gidebilmektedirler. Tabii bu durum okyanus aşırı bir ülkede yaşayan kişinin, memleketindeki akrabasının maddi-manevi halini komşusundan daha iyi bilmesini netice vermektedir. Hakeza para transferindeki korkunç farklılık aynı hususa vurgu yapan ayrı bir delildir. Öte yandan eğer zekat verilecek olan kişi akraba ise bu Efendimiz'in beyanıyla insana "sıla-i rahm/akrabalık bağları"nı gözetme açısından ayrıca sevap kazandıran bir husustur.
Yer darlığı sebebiyle daha fazla detaya giremediğimiz bu konuda söylenebilecek son söz; zekatın toplumdaki sosyo-ekonomik dengeyi sağlama, zengin-fakir arasındaki uçurumun imkanlar nisbetinde kapatılmasına vesile olacak şekilde mahallinde sarfına öncelik verilmelidir. Bununla beraber ülkeler ötesi bile olsa mahallindeki zenginler tarafından bilinmeyen, bilinse de gözetilmeyen fakirler, borçlular, yolcular, Allah için mücadele edenler vs. varsa, onlara zekat verilmesinin mahzuru yoktur. Hatta ilave sevabı vardır.
AHMET KURUCAN
CANSEVER- Mesaj Sayısı : 37
Rep :
Points : -6
Kayıt tarihi : 04/09/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz