HÂCEGÎ MUHAMMED EMKENEKÎ RH.A HAZRETLERİ
1 sayfadaki 1 sayfası
HÂCEGÎ MUHAMMED EMKENEKÎ RH.A HAZRETLERİ
HÂCEGÎ MUHAMMED EMKENEKÎ RH.A HAZRETLERİ (1512 - 1599)
1512 (H.918) senesinde Buhârâ'nın Emkene kasabasında doğdu. 1599 (H.1008) senesinde Emkene'de vefât etti. Rengi esmer, yüzü nur ile münevverdi. Sakalı azdı. Deniz gibi feyze mâlikti.
Evliyânın büyüklerinden Derviş Muhammed Hazretleri'nin oğlu ve halifesidir. Muhammed Bâkî-Billah Hazretleri'nin de hocasıdır. Âbid, zâhid ve hârik'ul-âde kerâmâta sahipti. Sırrını gizler, kendini dinlerdi. Zâhirî ve bâtınî ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyz alarak tasavvufta yetişip kemâle erdi. Tasavvuf ilminin ve hallerinin mütehassısıydı. Kendini ve ahvâlini insanların gözlerinden setr eder, kendini bilmeye çalışırdı. Gâyet intizamperverdi. Bütün ömrü; İslâmiyet'e hizmetle ve Peygamber Efendimiz'in güzel ahlâkını insanlara duyurmakla ve öğretmekle geçti. İrtihallerinden biraz evvel halîfeleri Hoca Muhammed Bâki'ye vasiyetlerini mektupla bildirmişlerdir.
Muhammed Emkenekî Hazretleri çok velî yetiştirdi. Yetiştirdiği velîlerin en başta geleni talebesi ve kendisinden sonra halîfesi olan Muhammed Bâkî-Billah'tır. Muhammed Bâkî-billah bir gece rüyâsında Hâcegî Muhammed Emkenekî Hazretleri'ni gördü. Hocası ona; "Ey oğul! Senin yolunu gözlüyorum." buyurdu. Bâkî-Billah Hazretleri buna çok sevindi. Hemen huzûruna gitti. Huzûruna varınca ona çok iltifât gösterip, yüksek hâllerini dinledi.Sonra üç gün üç gece birlikte bir odada başbaşa kalıp, sohbet ettiler. Hâcegî Hazretleri ona feyz verip, yüksek faydalara kavuşturdu. Sonra Bâkî-Billah Hazretleri'ne; "Sizin işiniz, Allah-u Teàlâ'nın yardımı ve bu yüksek yolun büyüklerinin rûhlarının terbiyeleriyle tamâm oldu.Tekrar Hindistan'a gitmeniz lâzım. Çünkü bu silsile-i aliyyenin, orada sizin sâyenizde parlayacağını görüyorum. Bereket ve terbiyenizden çok istifâde edip, büyük işler yapacak kimseler gelecek." buyurdu.
Hâce Bâkî-Billah kendilerini bu işe lâyık görmediğinden, özür dilediyse de, Hacegî Emkenegî, ona istihâre yapmasını emretti. Rüyâlarını Emkenekî Hazretlerine anlattığı zaman, şu karşılığı aldılar: "Derhâl Hindistan'a gidiniz. Orada sizin bereketli nefeslerinizden bir azîz meydana gelecek, bütün dünyâ onun nûruyla dolacak. Hattâ, siz de ondan nasîbinizi alacaksınız."
Hâce Bâkî-Billah Hazretleri Hindistan'da Serhend şehrine geldiği zaman, kendisine; "Kutbun etrâfına geldin." diye ilhâm olundu. Bu kutb, İmâm-ı Rabbânî Hazretleriydi. Demek ki, bu kıymetli tohum, Semerkand ve Buhârâ'dan getirilmiş, Hindistan toprağına ekilmiş oluyordu.
Hâcegî Muhammed Emkenegî Hazretleri, ömrünün sonlarına doğru şu şiiri çok okurlardı:
Zaman zaman ölümü hatırlarım,
Bugün ne olacak ben de bilemem.
İsteğim Rabbime yakın olmaktır ,
Başka ne olursa ona râzıyım.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri bir mektûbunda Hâcegî Emkenekî Hazretlerinden bahisle şöyle buyurmuştur: "Hâcegî Emkenekî KS Hak âşıklarını hakîkî mahbûba kavuşturmak için sıkıntılara katlanarak ve zâhiren kırıklık içerisinde senelerce rehberlik yaptı. Bir gün talebelerinin bir kısmı ile dikenlik bir yerden geçiyorlardı. Bir talebesinin ayakları yalın idi. Hemen her adımda bir diken batıyordu. İçinden gizlice âh çekiyor ve ayağını da hocasının İzinden ayırmıyor, tâkib ediyordu. Hocası Emkenegî Hazretleri onun bu hâli üzerine iltifât edip; "Kardeşim ayağa elem dikeni batmadıkça, murâd gülü açılmaz." buyurdu. Bu söz üzerine talebenin gönlü pek ziyâde hoşnûd oldu..."
1512 (H.918) senesinde Buhârâ'nın Emkene kasabasında doğdu. 1599 (H.1008) senesinde Emkene'de vefât etti. Rengi esmer, yüzü nur ile münevverdi. Sakalı azdı. Deniz gibi feyze mâlikti.
Evliyânın büyüklerinden Derviş Muhammed Hazretleri'nin oğlu ve halifesidir. Muhammed Bâkî-Billah Hazretleri'nin de hocasıdır. Âbid, zâhid ve hârik'ul-âde kerâmâta sahipti. Sırrını gizler, kendini dinlerdi. Zâhirî ve bâtınî ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyz alarak tasavvufta yetişip kemâle erdi. Tasavvuf ilminin ve hallerinin mütehassısıydı. Kendini ve ahvâlini insanların gözlerinden setr eder, kendini bilmeye çalışırdı. Gâyet intizamperverdi. Bütün ömrü; İslâmiyet'e hizmetle ve Peygamber Efendimiz'in güzel ahlâkını insanlara duyurmakla ve öğretmekle geçti. İrtihallerinden biraz evvel halîfeleri Hoca Muhammed Bâki'ye vasiyetlerini mektupla bildirmişlerdir.
Muhammed Emkenekî Hazretleri çok velî yetiştirdi. Yetiştirdiği velîlerin en başta geleni talebesi ve kendisinden sonra halîfesi olan Muhammed Bâkî-Billah'tır. Muhammed Bâkî-billah bir gece rüyâsında Hâcegî Muhammed Emkenekî Hazretleri'ni gördü. Hocası ona; "Ey oğul! Senin yolunu gözlüyorum." buyurdu. Bâkî-Billah Hazretleri buna çok sevindi. Hemen huzûruna gitti. Huzûruna varınca ona çok iltifât gösterip, yüksek hâllerini dinledi.Sonra üç gün üç gece birlikte bir odada başbaşa kalıp, sohbet ettiler. Hâcegî Hazretleri ona feyz verip, yüksek faydalara kavuşturdu. Sonra Bâkî-Billah Hazretleri'ne; "Sizin işiniz, Allah-u Teàlâ'nın yardımı ve bu yüksek yolun büyüklerinin rûhlarının terbiyeleriyle tamâm oldu.Tekrar Hindistan'a gitmeniz lâzım. Çünkü bu silsile-i aliyyenin, orada sizin sâyenizde parlayacağını görüyorum. Bereket ve terbiyenizden çok istifâde edip, büyük işler yapacak kimseler gelecek." buyurdu.
Hâce Bâkî-Billah kendilerini bu işe lâyık görmediğinden, özür dilediyse de, Hacegî Emkenegî, ona istihâre yapmasını emretti. Rüyâlarını Emkenekî Hazretlerine anlattığı zaman, şu karşılığı aldılar: "Derhâl Hindistan'a gidiniz. Orada sizin bereketli nefeslerinizden bir azîz meydana gelecek, bütün dünyâ onun nûruyla dolacak. Hattâ, siz de ondan nasîbinizi alacaksınız."
Hâce Bâkî-Billah Hazretleri Hindistan'da Serhend şehrine geldiği zaman, kendisine; "Kutbun etrâfına geldin." diye ilhâm olundu. Bu kutb, İmâm-ı Rabbânî Hazretleriydi. Demek ki, bu kıymetli tohum, Semerkand ve Buhârâ'dan getirilmiş, Hindistan toprağına ekilmiş oluyordu.
Hâcegî Muhammed Emkenegî Hazretleri, ömrünün sonlarına doğru şu şiiri çok okurlardı:
Zaman zaman ölümü hatırlarım,
Bugün ne olacak ben de bilemem.
İsteğim Rabbime yakın olmaktır ,
Başka ne olursa ona râzıyım.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri bir mektûbunda Hâcegî Emkenekî Hazretlerinden bahisle şöyle buyurmuştur: "Hâcegî Emkenekî KS Hak âşıklarını hakîkî mahbûba kavuşturmak için sıkıntılara katlanarak ve zâhiren kırıklık içerisinde senelerce rehberlik yaptı. Bir gün talebelerinin bir kısmı ile dikenlik bir yerden geçiyorlardı. Bir talebesinin ayakları yalın idi. Hemen her adımda bir diken batıyordu. İçinden gizlice âh çekiyor ve ayağını da hocasının İzinden ayırmıyor, tâkib ediyordu. Hocası Emkenegî Hazretleri onun bu hâli üzerine iltifât edip; "Kardeşim ayağa elem dikeni batmadıkça, murâd gülü açılmaz." buyurdu. Bu söz üzerine talebenin gönlü pek ziyâde hoşnûd oldu..."
YesilSancak!- Mesaj Sayısı : 278
Rep :
Points : -4
Kayıt tarihi : 05/09/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz