Seyyid Muhammed Raşit Hz.lerinden;AMEL
1 sayfadaki 1 sayfası
Seyyid Muhammed Raşit Hz.lerinden;AMEL
AMEL
"Allah (c.c.) yanında en makbul insan takva sahibi olandır, doğru yolda gidendir. İnsanın büyüklüğü, iyiliği ameline göredir. İnsanın ameli ne kadar çok olursa, Allah'a (c.c.) yanında o kadar makbul ve iyilerden olur. Cehennem ve kabir azabından muaf tutuldukları, büyük yaratıldıkları halde Peygamberlere dahi Cenab-ı Hak taat ve ibadet etmelerini emretmiştir. Onlar da asla muhalefet etmemişlerdir. Şayet etselerdi Peygamber olamazlardı. Allah'ın yanında en makbul kul, en efdal Peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.v.) bile en çok ibadet eder, taatte bulunur ve Hak yolunda eza ve cefaya katlanırdı. İbadetlerinin çokluğundan dizleri şişerdi. Yine de Allahu Teâlâ: "EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU HAREKET ET" diye hitabda bulunmuştu. Bu ayeti kerime inzal oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Beni Hud süresi ihtiyarlattı" buyurmuştur. Hz. Peygamber Allah'tan bu kadar korkar, emirlerine karşı gelmekten çekinirdi. İnsanda Allah'a kullukta böyle olmalı. Kimsenin canı, keyfi çalışmak, ibadet yapmak istemese bile, Allah'ın gazabına uğramamak, cehennem ateşinde yanmamak, ahirette perişan olmamak için yüzünü Allah'a döndürmeye mecburdur. Nasıl dünya hayatında, perişan ve muhtaç olmak İstemi-yorsa ahiret içinde aynı şeyi istemeli, Allah'ın emirlerine uymalıdır. Şayet uymazsa öldüğü vakit Allahu Teala ona azab eder, kabir azabı çeker, sonunda cehennemlik olur. İşte bu felaketlere uğramamak için, insanın yüzünü Allah'a çevirip emirlerine uyması lazımdır ki Allah onu tanısın, Allah dostluğu rahatlıkla olmaz, Allah (c.c.)'a rahatlıkla kavuşulmaz. Evliyaul-lah, mürşidi kamiller pek çok amel etmişler, Alemlerin Rabbine çokça taat ve ibadette bulunmuşlar, vücutlarını çok ağır amellerle yormuşlar eziyetler çekmişler, sonra Allah dostu olmuşlardır. Ahiret dünyadan çok daha makbuldür. Ahiret hayatı çok daha uzundur. Ahiretin keyfi ve zevki dünyanınkinden çok daha hoştur. Şu halde insan taat ve ibadette bulunmalıdır. En makbul şeyin Allah sevgisi olduğu bilinmelidir. Allah'a kulluk dünya işinden zor değil, dünya işi kadar yorucu değildir insan yirmidört saatte bir saat yüzünü Allah'a (c.c.) çevirip beş vakit namaz kılamaz mı? Her farz namaz en çok beş dakika sürer. İnsan bunu yapamaz mı? Esasında insan kendini kandırıyor. Yoksa haram yemek istemese yemeye-bilir, zulüm yapmak istese yapmayabilir, fesatlık yapmayabilir, gıybet etmeyebilir. Demek ki hepsi insanın elindedir. Şeytanın silahı yoktur ki insana çevirip zorla kötülük yaptırsın. Şeytanın yapabileceği yegâne şey kalbe vesvese verip kötülüğü telkindir. Hepsi bu kadardır, tüm kuvveti budur. Eğer insan ona uymazsa hiçbir zarar veremez. Fakat insanın canı Allah'ın emirlerine karşı gelmek istiyor, bedeninin rahatını onda görüyor, şeytanda insana yol gösteriyor. Eğer insan Allah yolunu tutar, onunla dost olursa kimseye minneti kalmaz. Kimse ona düşmanlık yapamaz. Allah'a karşı kimse gelemez. Zira bütün kuvvet ve kudret onun elindedir. SABIR "İnsan ne kadar hilim sahibi, ne kadar sabırlı olursa Allah'ın yanında o kadar makbuldür. Çünkü sabır, tahammül ve hilim Peygamber (s.a.v.)'in meşrebidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) hep sabır ve tahammül sahihiydi, hilmi çoktu. Sabır ve tahammülden daha güzel bir şey yoktur. Onun için insan daima sabır ve tahammül sahibi olmalı, gönlü geniş olmalı, uğrayacağı zulüm ve hakaretlere tahammül etmeli, Peygamber (s.a.v.) şeriatına uymalı, onun yolunda gitmelidir. Dünyada bunlardan daha güzel, daha iyi hiçbir şey yoktur. Sabır Allah'tan, acele ise şeytandandır. İnsan işlerinde sabır ve tahammül sahibi olursa Alemlerin Rabbi de onun işlerini düzeltir, yok eğer acele ederse işinde başarılı olamaz. DÜNYA Dünya adamlarından dünyaya gönül bağlayanlardan aslandan kaçar gibi kaçılmalıdır. Dünya ehlinin toplandığı yerlerde Allah bahsi olmaz, dünya bahsi, dünya işi, gıybet bulunur. Buralara devam edenlerin haya ve ahlakı değişir, Allah'tan dünyaya dönerler. İnsan elinden geldiği kadar dünyaya gönül vermemeli dünya ehlinin toplantılarına, sohbetlerine gönül vermemelidir. Çünkü zararı insanın dinine olur, faydası ise hiç yoktur. Toplantılarına gidenin Allah'a sevgisi kesilir, taat ve ibadeti azalır, kendisinde Allah aşkı kalmaz. Dünyanın insanı bozmaması için çok dikkat edilmelidir. Dünya işinde de çalişacagiz,, onu da terketmeyecegiz, fakat ahirete zarar vermemesi için dikkat etmeliyiz. Dünya muhabbeti Allah muhabbetinden fazla olursa insan tehlikeye girer. Öyleyse Allah sevgisinin daha fazla olmasina dikkat etmeli, Allah düşüncesi kişinin kalbinde olmali, insan daima Allahu Teala'nin rizasini gözetmeli ve tek gayesi Allah olmalidir. Dünya işleri sadece araç olarak görülmeli insanin kalbine girmemelidir. Dünyayi sevmemeli, keyf ve zevkine aldanmamalidir. Her işimizde, virdde, tövbede, taat ve ibadette hep Allah rizasi gözetilmelidir ki kiyamet günü, selamete ersin ve ebedi olarak cennete girsin. Dünya hayatı ebedi değildir, boştur. Dünya hayatı göçebelerin hayatına benzer. İnsanın Ömrü, malı, evladı, gençliği, akrabası hepsi geri alınmak üzere verilmiş birer emanettir. Allahu Teala hepsini geri alacak, insan çıplak olarak ahirete gidecek, ancak üç-beş metre bez götürebilecek ki o da çürüyecek. Dünya malından yanında hiçbir şey kalmayacak. Onun için insan dünyaya fazla kıymet vermemeli, dünyayı dai-,ma arkaya atıp ahireti önüne almalı, insanın gözü hep ahirette, Allahu Teala'nın hoşnutluğunu kazanacak şalin amellerde olmalıdır. İnsan dünyaya mağrur olmamalı, çünkü kendi malı değildir. Ben müslümanım, ben Allah'ın rızasına kavuşmak istiyorum, ben cennete girmek istiyorum diyen kimsenin kalbinde dünya olursa, aradan yüz sene de geçse Allah'a yaklaşamaz. Bilakis Allah'tan uzaklaşır. İnsan dünyayı, dünya hayatını sevdiği ve dünyada kendisine bir zarar gelmesini istemediği gibi, Ahireti de düşünmeli, sevmelidir. Gerçekten ahireti düşünen kimse ahirete dünyadan yüz derece daha fazla önem verir. İnsan düyaya bel bağlıyarak arkasından gitmemelidir. Dünyanın bahtı yoktur, bedbahttır. Milyon, milyar sahihleri nerede? Ne faydasını gördüler? Dünya malı Allah yolunda harcanmadıktan sonra insanın helakine, imanının tehlikeye girmesine sebep olur. Zira Allahu Teala dünyaya emek verilsin, dünya malı toplansın diye insanı dünyaya getirmemiş, insanı dünyaya kendine kulluk etsin diye, kendine yönelsin diye getirmiştir.
"Allah (c.c.) yanında en makbul insan takva sahibi olandır, doğru yolda gidendir. İnsanın büyüklüğü, iyiliği ameline göredir. İnsanın ameli ne kadar çok olursa, Allah'a (c.c.) yanında o kadar makbul ve iyilerden olur. Cehennem ve kabir azabından muaf tutuldukları, büyük yaratıldıkları halde Peygamberlere dahi Cenab-ı Hak taat ve ibadet etmelerini emretmiştir. Onlar da asla muhalefet etmemişlerdir. Şayet etselerdi Peygamber olamazlardı. Allah'ın yanında en makbul kul, en efdal Peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.v.) bile en çok ibadet eder, taatte bulunur ve Hak yolunda eza ve cefaya katlanırdı. İbadetlerinin çokluğundan dizleri şişerdi. Yine de Allahu Teâlâ: "EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU HAREKET ET" diye hitabda bulunmuştu. Bu ayeti kerime inzal oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Beni Hud süresi ihtiyarlattı" buyurmuştur. Hz. Peygamber Allah'tan bu kadar korkar, emirlerine karşı gelmekten çekinirdi. İnsanda Allah'a kullukta böyle olmalı. Kimsenin canı, keyfi çalışmak, ibadet yapmak istemese bile, Allah'ın gazabına uğramamak, cehennem ateşinde yanmamak, ahirette perişan olmamak için yüzünü Allah'a döndürmeye mecburdur. Nasıl dünya hayatında, perişan ve muhtaç olmak İstemi-yorsa ahiret içinde aynı şeyi istemeli, Allah'ın emirlerine uymalıdır. Şayet uymazsa öldüğü vakit Allahu Teala ona azab eder, kabir azabı çeker, sonunda cehennemlik olur. İşte bu felaketlere uğramamak için, insanın yüzünü Allah'a çevirip emirlerine uyması lazımdır ki Allah onu tanısın, Allah dostluğu rahatlıkla olmaz, Allah (c.c.)'a rahatlıkla kavuşulmaz. Evliyaul-lah, mürşidi kamiller pek çok amel etmişler, Alemlerin Rabbine çokça taat ve ibadette bulunmuşlar, vücutlarını çok ağır amellerle yormuşlar eziyetler çekmişler, sonra Allah dostu olmuşlardır. Ahiret dünyadan çok daha makbuldür. Ahiret hayatı çok daha uzundur. Ahiretin keyfi ve zevki dünyanınkinden çok daha hoştur. Şu halde insan taat ve ibadette bulunmalıdır. En makbul şeyin Allah sevgisi olduğu bilinmelidir. Allah'a kulluk dünya işinden zor değil, dünya işi kadar yorucu değildir insan yirmidört saatte bir saat yüzünü Allah'a (c.c.) çevirip beş vakit namaz kılamaz mı? Her farz namaz en çok beş dakika sürer. İnsan bunu yapamaz mı? Esasında insan kendini kandırıyor. Yoksa haram yemek istemese yemeye-bilir, zulüm yapmak istese yapmayabilir, fesatlık yapmayabilir, gıybet etmeyebilir. Demek ki hepsi insanın elindedir. Şeytanın silahı yoktur ki insana çevirip zorla kötülük yaptırsın. Şeytanın yapabileceği yegâne şey kalbe vesvese verip kötülüğü telkindir. Hepsi bu kadardır, tüm kuvveti budur. Eğer insan ona uymazsa hiçbir zarar veremez. Fakat insanın canı Allah'ın emirlerine karşı gelmek istiyor, bedeninin rahatını onda görüyor, şeytanda insana yol gösteriyor. Eğer insan Allah yolunu tutar, onunla dost olursa kimseye minneti kalmaz. Kimse ona düşmanlık yapamaz. Allah'a karşı kimse gelemez. Zira bütün kuvvet ve kudret onun elindedir. SABIR "İnsan ne kadar hilim sahibi, ne kadar sabırlı olursa Allah'ın yanında o kadar makbuldür. Çünkü sabır, tahammül ve hilim Peygamber (s.a.v.)'in meşrebidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) hep sabır ve tahammül sahihiydi, hilmi çoktu. Sabır ve tahammülden daha güzel bir şey yoktur. Onun için insan daima sabır ve tahammül sahibi olmalı, gönlü geniş olmalı, uğrayacağı zulüm ve hakaretlere tahammül etmeli, Peygamber (s.a.v.) şeriatına uymalı, onun yolunda gitmelidir. Dünyada bunlardan daha güzel, daha iyi hiçbir şey yoktur. Sabır Allah'tan, acele ise şeytandandır. İnsan işlerinde sabır ve tahammül sahibi olursa Alemlerin Rabbi de onun işlerini düzeltir, yok eğer acele ederse işinde başarılı olamaz. DÜNYA Dünya adamlarından dünyaya gönül bağlayanlardan aslandan kaçar gibi kaçılmalıdır. Dünya ehlinin toplandığı yerlerde Allah bahsi olmaz, dünya bahsi, dünya işi, gıybet bulunur. Buralara devam edenlerin haya ve ahlakı değişir, Allah'tan dünyaya dönerler. İnsan elinden geldiği kadar dünyaya gönül vermemeli dünya ehlinin toplantılarına, sohbetlerine gönül vermemelidir. Çünkü zararı insanın dinine olur, faydası ise hiç yoktur. Toplantılarına gidenin Allah'a sevgisi kesilir, taat ve ibadeti azalır, kendisinde Allah aşkı kalmaz. Dünyanın insanı bozmaması için çok dikkat edilmelidir. Dünya işinde de çalişacagiz,, onu da terketmeyecegiz, fakat ahirete zarar vermemesi için dikkat etmeliyiz. Dünya muhabbeti Allah muhabbetinden fazla olursa insan tehlikeye girer. Öyleyse Allah sevgisinin daha fazla olmasina dikkat etmeli, Allah düşüncesi kişinin kalbinde olmali, insan daima Allahu Teala'nin rizasini gözetmeli ve tek gayesi Allah olmalidir. Dünya işleri sadece araç olarak görülmeli insanin kalbine girmemelidir. Dünyayi sevmemeli, keyf ve zevkine aldanmamalidir. Her işimizde, virdde, tövbede, taat ve ibadette hep Allah rizasi gözetilmelidir ki kiyamet günü, selamete ersin ve ebedi olarak cennete girsin. Dünya hayatı ebedi değildir, boştur. Dünya hayatı göçebelerin hayatına benzer. İnsanın Ömrü, malı, evladı, gençliği, akrabası hepsi geri alınmak üzere verilmiş birer emanettir. Allahu Teala hepsini geri alacak, insan çıplak olarak ahirete gidecek, ancak üç-beş metre bez götürebilecek ki o da çürüyecek. Dünya malından yanında hiçbir şey kalmayacak. Onun için insan dünyaya fazla kıymet vermemeli, dünyayı dai-,ma arkaya atıp ahireti önüne almalı, insanın gözü hep ahirette, Allahu Teala'nın hoşnutluğunu kazanacak şalin amellerde olmalıdır. İnsan dünyaya mağrur olmamalı, çünkü kendi malı değildir. Ben müslümanım, ben Allah'ın rızasına kavuşmak istiyorum, ben cennete girmek istiyorum diyen kimsenin kalbinde dünya olursa, aradan yüz sene de geçse Allah'a yaklaşamaz. Bilakis Allah'tan uzaklaşır. İnsan dünyayı, dünya hayatını sevdiği ve dünyada kendisine bir zarar gelmesini istemediği gibi, Ahireti de düşünmeli, sevmelidir. Gerçekten ahireti düşünen kimse ahirete dünyadan yüz derece daha fazla önem verir. İnsan düyaya bel bağlıyarak arkasından gitmemelidir. Dünyanın bahtı yoktur, bedbahttır. Milyon, milyar sahihleri nerede? Ne faydasını gördüler? Dünya malı Allah yolunda harcanmadıktan sonra insanın helakine, imanının tehlikeye girmesine sebep olur. Zira Allahu Teala dünyaya emek verilsin, dünya malı toplansın diye insanı dünyaya getirmemiş, insanı dünyaya kendine kulluk etsin diye, kendine yönelsin diye getirmiştir.
güney- Mesaj Sayısı : 581
Nerden : mardin
Rep :
Points : -12
Kayıt tarihi : 05/08/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz