Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE

3 posters

Aşağa gitmek

Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Empty Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE

Mesaj tarafından VuslatGeceleri Perş. Ağus. 28 2008, 18:00

Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE

Uhud harbinde sevgili Peygamberimiz, son emirlerini verdiler. İslâm Ordusunun, nelere dikkat etmesi gerektiğini, açık açık bildirdiler...Sonra, mübârek ellerinde tuttukları kılıcı göstererek buyurdular ki:- Bu kılıcın hakkını yerine getirmek şartıyla, kim almak ister?Mücâhidlerin hepsi istiyordu. Fakat Hz. Ebû Dücâne, yüksek sesle sordu:- Yâ Resûlallah! Bu kılıcın hakkı nedir?

Kılıcın hakkı

- O'nun hakkı, eğilip bükülünceye kadar; düşmanın yüzüne vurmaktır, vurmaktır. Onun hakkı, Müslüman öldürmemen, onunla kâfirlerin önünden kaçmamandır. Onunla Allahü teâlâ sana zafer yahut şehîdlik nasîb edinceye kadar, Allah yolunda çarpışmandır.Hz. Ebû Dücâne, Medîneli mücâhidlerin en bahadırlarından biriydi. Şunları söyledi:- Kılıcı, o şartla alabilirim yâ Resûlallah.Peygamber efendimiz, tebessüm ettiler. Sonra, kılıcı uzattılar. Üzerine, Arapça şu beyt oyulmuştu:"Korkaklıkta zillet, utanç; ileri atılmakta, izzet, şeref vardır. İnsan, korkaklık etse bile; kaderinden kaçamaz."Ebû Dücâne hazretleri o kadar sevindi ki, keyfinden, pehlivanlar gibi yürümeye başladı. Geniş ve dik adımlar atıyordu. Başına, kırmızı bir tülbent sardı. Sanki fırtına gibi, düşmana esmek için hazırlanıyordu.Aslında Eshâb-ı kîrâm, ya'nî Peygamber efendimizin sevgili arkadaşları; mütevâzi, alçak gönüllü, kibirsiz insanlardı. Halbuki şimdi Ebû Dücâne hazretleri biraz gururlu görünüyordu. Kendi aralarında konuşuyorlardı:- Böyle yürümek, Müslümana yakışır mı?- Gurur ve kibir, bize göre değil ki.Fakat Resûl-i Ekrem efendimiz, onları susturdular ve buyurdular:- Bu bir yürüyüştür ki, harp meydanları dışında Allahü teâlânın gadabına sebeptir...Hz. Ebû Dücâne, şâhin gibi düşman üstüne atılıyordu. Elindeki kılıcın hakkını vermek için, canını vermeye hazırdı. Önüne çıkan dinsizleri, müşrikleri kılıçladı, kılıçladı. Kimini öldürdü, kimini yaraladı. Zâten yürüyüşünden, heybetinden korkan hâinler; çil yavrusu gibi dağılıyorlardı.

O kurtulursa

Uhud Savaşında müşriklerin azılılarından Âsım bin Ebî Avf, kudurmuş bir canavar gibi Müslümanlara saldırıyor, bir taraftan da:- Ey Kureyş cemâ'atı! Akrabâlık haklarını gözetmeyen, kavminizi bölen kimse ile çarpışmaktan geri durmayınız. Eğer O kurtulursa ben kurtulmayayım, diye bağırarak Kureyş kâfirlerini harbe teşvik ediyordu.Ebû Dücâne hazretleri bu azılı kâfirin susturulması îcab ettiğini anlamış ve çarpışa çarpışa ona yaklaşıp, bu İslâm düşmanını öldürerek gerekli cezâsını vermişti.Ebû Dücâne hazretleri bununla meşgul iken, müşriklerden Ma'bed bin Vehb, Ebû Dücâne'ye müthiş bir kılıç darbesi indirmişti. Ebû Dücâne hazretleri çok seri bir şekilde yere çökerek bu öldürücü darbeden kurtulmuş, hemen sonra acele kalkıp hücum ederek, Ma'bed'i yaralamış, bir çukura düşürmüştü.Sonra da çukura atlayıp başını kesip kâfirlere doğru fırlattı. Bu hâl, Kureyş kâfirlerinin zaten bozulmuş olan morallerini daha da bozmaya sebep olmuştu.Uhud savaşının iyice kızıştığı sırada muhâcirinden Zübeyr bin Avvâm, kılıcın kendisine verilmemesinden dolayı üzgün idi. Kendi kendine dedi ki:"- Ben Resûlullahtan kılıcı istedim. Onu bana vermedi, Ebû Dücâne'ye verdi. Halbuki ben halası Safiyye'nin oğluyum. Üstelik de Kureyşliyim. Halbuki önce ben istemiştim. Gidip bakayım, Ebû Dücâne benden fazla ne yapacak?"Ebû Dücâne'yi takibe başladı. Ebû Dücâne hazretleri beytler okuyor, müşriklerden kime rastlarsa, onu vurup öldürüyordu. Müşriklerin en azılılarından, iri cüsseli Ebû Zûl-Kerş her tarafı zırhlarla kaplı, sadece gözleri görünüyordu. Ebû Dücâne hazretleri ile karşı karşıya geldi. Kâfir bağırıyordu:- Ben Ebû Zûl-Kerş'im!

Bu isim kendisine uzun boyuna rağmen büyük göbeğinden dolayı verilmişti.

İkiye biçti

Önce Ebû Dücâne hazretlerine hücum etti. Ebû Dücâne, onun darbesinden kalkanıyla korundu. Ebû Zûl-Kerş'in kılıcı Ebû Dücâne hazretlerinin kalkanına gömüldü. Kılıcına asıldı fakat çıkaramadı. Sıra Ebû Dücâne hazretlerine gelmişti. Bir kılınç darbesiyle omuzundan, tâ uyluklarına kadar ikiye biçti. Canını Cehenneme yolladı.Bundan sonra Ebû Dücâne, önüne çıkan her kâfiri devirerek dağın eteğinde defleriyle müşrikleri kışkırtan kadınların yanına geldi. Ebû Dücâne buyuruyor ki:- Uzaktan bir kadın gördüm ki, müşriklere son derece kızıyor, bağırıyor ve harbe teşvik ediyordu. Üzerine yürüdüm. Etrafından imdat istedi, bağırmaya başladı. Onun bir kadın olduğunu görünce Resûlullahın kılıcının şerefini gözettim ve kılıcı kadına vurmadım.Tir tir titreyen Kureyşli kadın bile, bu civânmertlik karşısında şaşırıp kaldı!Bu kadın Ebû Süfyân'ın hanımı Hind idi. Daha sonra Mekke'nin fethinde Müslüman oldu.Ebû Dücâne'nin her yere yetiştiğini, kılıcını kaldırdığı halde Ebû Süfyan'ın karısı Hind'i öldürmekten vazgeçtiğini gören Zübeyr bin Avvâm hazretleri, kendi kendine buyurdu ki:- Kılıcın kime verileceğini Allahın Resûlü benden daha iyi bilir. Vallahi ben onun çarpışmasından daha üstün çarpışan, vuruşan bir kimse görmedim.Sonra Ebû Dücâne'nin yanına vararak dedi ki:- Yaptığın her şeyi gördüm. Kadına kılıcını kaldırıp sonra vurmaktan vazgeçtiğini de gördüm.Ebû Dücâne cevap verdi:- Resûlullahın kılıcına hürmet ettim ve onu kadın kanına bulaştırmadım. Daha sonra Ebû Dücâne hazretleri, Hz. Hamza ve Hz. Ali ve diğer Eshâb-ı kirâm ile beraber yeniden düşman saflarına umumî taarruz için ileri atıldı. Birçok Sahâbî şehid düştü, fakat müşrikler de kaçmaya başlamışlardı.

Peygamberimiz duâ etmiş idi

Uhud savaşında Müslümanlar bir ara dağılınca, Peygamber efendimizin yanında yedisi muhâcirlerden, yedisi de ensârdan olmak üzere ondört sahâbi kalmıştı. Bu yedi ensârdan biri de Ebû Dücâne idi.Ebû Dücâne, aynı zamanda ölmek ve ayrılmamak üzere üçü muhacirlerden beşi ensârdan olan sekiz sahâbiden birisi olarak Resûlullaha biat etmişti. Bu sekiz sahâbiden hiçbiri Uhud'da şehid olmadı, çünkü bunlara Peygamberimiz duâ etmiş idi.Uhud savaşında, müşriklerin azılılarından Abdullah bin Hüneyd, Peygamberimizi görünce atını mahmuzladı. Kendisi tepeden tırnağa silahlı ve zırhlar içerisinde olup, başında da miğfer vardı.- Ben Züheyr'in oğluyum. Bana Muhammed'i gösteriniz. Ya ben O'nu öldürürüm yâhut onun yanında ölürüm, diye haykırıyordu.Ebû Dücâne hazretleri hemen onun karşısına çıkarak dedi ki:- Gel yanıma! Ben vücudumla Resûlullahın vücudunu koruyan bir kişiyim.Abdullah bin Hüneyd'in atının bacaklarına bir kılıç çaldı. Atın ayakları çökünce kılıcını kaldırıp:- Al bunu da Hareşe'nin oğlundan, deyip bir vuruşta onu Cehenneme gönderdi.

Sen de râzı ol

Peygamber efendimiz bu olanları görüyordu ve buyurdu ki:- Allahım, Ebû Dücâne'den ben nasıl râzı isem, Sen de râzı ol.Ebû Dücâne hazretleri Uhud'da çok kahramanlık gösterdi. Resûlullah efendimiz Uhud gazâsından dönünce, Ebû Dücâne hazretlerine vermiş olduğu kılıçlarını almıştı. Kılıcın üzerindeki müşrik kanlarını silmek üzere mübârek kerîmeleri Hz. Fâtıma'ya uzattı. Bu esnâda, Hz. Ali de kendi kılıcını uzatarak dedi ki:- Şunu da al, bu gazâda çok iyi işime yaradı.Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdu ki:- Sen muharebede sadâkat gösterdin, başarılı oldun; Sehl bin Hâris ve Ebû Dücâne de başarılı olmuşlardır.Böylece Ebû Dücâne ve Sehl hazretlerinin yapmış olduğu üstün hizmeti beyân buyurmuşlardır.

Cin mektubu

Ebû Dücâne hazretleri anlatır:Bir gece yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi ses duydum ve şimşek gibi parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah birşey yükseldiğini farkettim. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resûlullaha gidip, anlattım. Buyurdu ki:- Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!. Kalem ve kâğıt istedi. Hz. Ali'ye bir mektup yazdırdı. Mektubu alıp eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki:- Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektupla, beni yaktın. Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz.

Sâhibimin izni olmadıkça

Ona dedim ki:- Sâhibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam.Cin ağlamasından, feryâdından dolayı, o gece, bana çok uzun geldi.Sabah namazını, mescidde kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki:- O mektubu kaldır. Yoksa, mektubun acısını, kıyâmete kadar çekerler!

Bir kimse, bu mektubu, yanında taşısa veya evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrafına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider.Ebû Dücâne hazretleri hicretin 13. yılında yalancı peygamber Müseylemet-ül Kezzâb ile yapılan Yemâme savaşında şehîd olmuştur.
VuslatGeceleri
VuslatGeceleri

Mesaj Sayısı : 382
Nerden : İZMİR
Rep :
Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Left_bar_bleue1 / 1001 / 100Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Right_bar_bleue

Points : 137
Kayıt tarihi : 31/07/08

http://vuslatgeceleri.spaces.live.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Empty Geri: Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE

Mesaj tarafından güney Paz Ağus. 31 2008, 15:39

allah razı olsun
güney
güney

Mesaj Sayısı : 581
Nerden : mardin
Rep :
Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Right_bar_bleue

Points : -12
Kayıt tarihi : 05/08/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Empty EBÛ DÜCÂNE r.a.

Mesaj tarafından GÜLNİDA C.tesi Ekim 04 2008, 06:44

EBÛ DÜCÂNE



Hicretten önce İslâm'a giren Ensâr'ın kahramanlarından meşhur sahâbî. Asıl adı Sammak olup, Hazrec'in Saideoğulları kabilesine mensuptur.

Hz. Peygamber hicretin birinci yılında Muhâcirler ile Ensâr arasında "kardeşlik" tesis ettiğinde, Ebû Dücâne de Muhâcirlerden Utbe b. Gazvan ile kardeşlik oluşturmuştur. Ebû Dücâne, Ensâr'ın ve İslâm askerlerinin en cesur savaşçılarındandır. Uhud savaşında Rasûlullah, üzerinde "korkaklıkta utanç, ileri gitmekte şeref var, kişi korkaklıkla kaderden kurtulamaz" yazılı bir kılıcı eline alarak, "bu kılıcın hakkını kim verir?" diye sormuş, Ebû Dücâne de kılıcı alarak savaşmıştır. Başını kırmızı bir sargı ile saran Ebû Dücâne, düşman saflarını yararak Ebû Süfyan'ın karısı Hind'in yanına kadar Ulaşıp, onu yalnız başına yakalamış fakat "Rasûlullah'ın kılıcı ile yalnız bir kadının başını kesmek bana lâyık değildir" diye tekrar geriye dönmüştür. Savaşın kızıştığı ve Rasûlullah'ın öldürüldüğü söylentileri çıkarılarak müslüman ordusunun moralinin bozulduğu sırada Rasûlullah'ın çevresini, Ebû Bekir, Ömer, Ali, Abdurrahman, Sa'd, Zübeyr, Talha, Ebû Ubeyde ve Ebû Dücâne kuşatmışlardı. Ebû Dücâne, Rasûlullah (s.a.s.)'in üzerine kapanarak düşman oklarına ve taşlarına karşı kendisini siper etmiş, yaralanmıştır. Müşriklerden Asım ve Ma'bed'i öldüren odur (Vakidi, Meğazî, s.63).

Uhud gazvesinin büyük kahramanlarından biri olarak, Ebû Dücâne'den bahsedilir. Bu savaşta elinde birkaç tane kılıcın kırıldığı; savaş meydanında mağrur olarak yürüdüğü sırada ashabdan bazılarının onun bu hareketine itiraz etmelerine Rasûlullah'ın, "Allah yolunda cihad eden bir adamın cihadıyla övünmesine karışılmaması''nı söylediği rivâyet edilir (İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gâbe, V, 148).

Nadiroğulları seferinden sonra ele geçirilen ganimetlerden Ebû Dücâne de payını almıştır (İbn Sa'd Tabakat, II, 353). Siyer yazarları Rasûlullah'ın gazvelerinde onun seçkin bir yeri bulunduğundan söz etmişlerdir. Bütün savaşlarda korkusuzca öne alıp çarpışmasıyla İslâm ordusuna büyük bir cesaret örneği olmuş, askerleri savaşa teşvik ederek moral kazanmalarını sağlamıştır. İrtidat edenlere karşı girişilen Yemame savaşında da yalancı peygamber Müseylime'nin mağlup edilmesinde onun bu kahramanlığının büyük etkisi olmuş (Üsdü'l-Gâbe, II, 353), nihâyet Ebû Dücâne Ridde savaşlarında şehid düşmüştür.

Ebû Dücâne Rasûlullah'ın yakın ashâbından birisi olmasına rağmen kendisinden hiç hadis rivâyet edilmemiştir. Bunun en önemli sebebi, onun Rasûlullah'tan hemen sonra şehid olmasıdır. Bu sahâbînin (r.a.) Hz. Peygamber'e itâati ve imanının sağlamlığı onu en yüksek mertebelerden birine, şehidliğe götürmüştür. Bu sebeple o İslâm'î hareketin büyük mücâhidleri arasında bir sembol olmuştur. Tarihçiler onun şu mısrasını nakletmişlerdir:

"Ben, sevgili peygamber ile ahde girmiş bir kimseyim,

Hurma korulukları yakınında tepenin eteğinde olduğumuz zaman."

(İbn Hişâm, es-Sîre s.563: Taberî, s.1425-1426).

Şamil İA
GÜLNİDA
GÜLNİDA

Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 37
Nerden : İZMİR
Rep :
Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Left_bar_bleue1 / 1001 / 100Resûlullah efendimizin fedâisi: EBÛ DÜCÂNE Right_bar_bleue

Points : -3
Kayıt tarihi : 03/08/08

http://askhamali.tr.gg/Ana-Sayfa.htm

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz