Ümmet için Ağlayan Aşıklar...
:: EDEBİYAT DÜNYASI :: Makaleler
1 sayfadaki 1 sayfası
Ümmet için Ağlayan Aşıklar...
Ümmet için Ağlayan Aşıklar...
Hak dostu, aşk rehberi Hazreti Mevlâna zamanında şöyle bir olay yaşanmıştır.
Fakih Sirâceddin Tatarı Konya'ya gelerek Hazreti Mevlâna'ya tâbi ve teslim olmuş, ondan edep ve ilâhî aşk dersleri alıyordu. Bir gün Hazreti Mevlâna, ona iltifat buyurup:
"Sirâceddin, hazır ol bu gece seni yanıma alacağım, özel sohbetimde bulunacaksın" dedi.
Fakih Sirâceddin buna çok sevindi. Bunu çok istiyordu. Sevincinden elindeki bütün giyecek ve yiyeceklerini fakirlere dağıttı. Bugün benim bayramımdır, diye sevincinden uçuyordu.
Gece olunca Hazreti Mevlâna'nın geleceği yeri düzenledi, istirahat buyurur diye özel bir yer hazırladı. Çünkü hazretin gündüz meşguliyeti ve gece ibadetleri çok idi. Yoruluyordu. Hazret akşam teşrif etti. Sirâceddin'e:
"Sen git, dinlen" dedi. Fakih Sirâceddin emirdir diye yatağına uzandı, fakat hiç uyumadı. Uyku nerede? Başı yastıkta, gözü kapıda öylece bekledi.
Hazreti Mevlânâ, öbür odada ibadet, zikir, murakabe gibi gece ibadetleriyle meşguldü. Sabah yaklaştı, fakat hazret hâlâ ibadet halindeydi. Fakih Sirâceddin baktı ki şafak sökmek üzere, gece bitiyor, fırsat gidiyor. Dayanamadı elinde olmadan:
"Ey efendim, köleniz sizi beklemekten öldü" diye bağırdı. Hazreti Mevlânâ odaya teşrif etti, selâm verdi ve ona şunları söyledi:
"Sirâceddin, eğer biz uyursak, bu kadar uyuyan ümmete ve talebelerimize kim ilâç olur. Ben ALLAH'a söz verdim ve şunu üzerime aldım: 'Bize gelen ve tâbi olan kimselerin ALLAH'tan affını isteyeceğim.' Onların nefislerini terbiye ile uğraşacağım, kâmil olmalarını sağlayacağım. ALLAH'ın izniyle hepsini iman ve edeple süsleyip ateşten kurtaracağım, cennete girmelerine ve cennette yüksek makamlar almalarına vesile olacağım.”
Hazret sonra şu mânada bir şiir okudu:
'Ey doğru dürüst bir hayır işlememiş ve hayırdan yana iflâs etmiş olan kimse!
Halin ne olursa olsun sen yine bize gel, katıl ve razı ol.
Biz senin gibi yüz binlerin işini gördük, yükünü taşıdık;
Senin de işini görürüz, yükünü taşırız."
Fakih Sirâceddin der ki:
“Sonra mescide gittik. Ben bu sözleri ve müjdeleri Hazreti Mevlânâ'ya tâbi olmuş, terbiye eşiğine baş koymuş müridlerine anlattım; hepsi sevinçlerinden şükür secdesine kapandılar, ağladılar.”
[i]
Hak dostu, aşk rehberi Hazreti Mevlâna zamanında şöyle bir olay yaşanmıştır.
Fakih Sirâceddin Tatarı Konya'ya gelerek Hazreti Mevlâna'ya tâbi ve teslim olmuş, ondan edep ve ilâhî aşk dersleri alıyordu. Bir gün Hazreti Mevlâna, ona iltifat buyurup:
"Sirâceddin, hazır ol bu gece seni yanıma alacağım, özel sohbetimde bulunacaksın" dedi.
Fakih Sirâceddin buna çok sevindi. Bunu çok istiyordu. Sevincinden elindeki bütün giyecek ve yiyeceklerini fakirlere dağıttı. Bugün benim bayramımdır, diye sevincinden uçuyordu.
Gece olunca Hazreti Mevlâna'nın geleceği yeri düzenledi, istirahat buyurur diye özel bir yer hazırladı. Çünkü hazretin gündüz meşguliyeti ve gece ibadetleri çok idi. Yoruluyordu. Hazret akşam teşrif etti. Sirâceddin'e:
"Sen git, dinlen" dedi. Fakih Sirâceddin emirdir diye yatağına uzandı, fakat hiç uyumadı. Uyku nerede? Başı yastıkta, gözü kapıda öylece bekledi.
Hazreti Mevlânâ, öbür odada ibadet, zikir, murakabe gibi gece ibadetleriyle meşguldü. Sabah yaklaştı, fakat hazret hâlâ ibadet halindeydi. Fakih Sirâceddin baktı ki şafak sökmek üzere, gece bitiyor, fırsat gidiyor. Dayanamadı elinde olmadan:
"Ey efendim, köleniz sizi beklemekten öldü" diye bağırdı. Hazreti Mevlânâ odaya teşrif etti, selâm verdi ve ona şunları söyledi:
"Sirâceddin, eğer biz uyursak, bu kadar uyuyan ümmete ve talebelerimize kim ilâç olur. Ben ALLAH'a söz verdim ve şunu üzerime aldım: 'Bize gelen ve tâbi olan kimselerin ALLAH'tan affını isteyeceğim.' Onların nefislerini terbiye ile uğraşacağım, kâmil olmalarını sağlayacağım. ALLAH'ın izniyle hepsini iman ve edeple süsleyip ateşten kurtaracağım, cennete girmelerine ve cennette yüksek makamlar almalarına vesile olacağım.”
Hazret sonra şu mânada bir şiir okudu:
'Ey doğru dürüst bir hayır işlememiş ve hayırdan yana iflâs etmiş olan kimse!
Halin ne olursa olsun sen yine bize gel, katıl ve razı ol.
Biz senin gibi yüz binlerin işini gördük, yükünü taşıdık;
Senin de işini görürüz, yükünü taşırız."
Fakih Sirâceddin der ki:
“Sonra mescide gittik. Ben bu sözleri ve müjdeleri Hazreti Mevlânâ'ya tâbi olmuş, terbiye eşiğine baş koymuş müridlerine anlattım; hepsi sevinçlerinden şükür secdesine kapandılar, ağladılar.”
[i]
VUSLATZELİHA- Mesaj Sayısı : 182
Nerden : ANKARA
Rep :
Points : 30
Kayıt tarihi : 31/07/08
:: EDEBİYAT DÜNYASI :: Makaleler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz