Hizmetsiz Hizmet Alınmaz.
:: EDEBİYAT DÜNYASI :: Makaleler
1 sayfadaki 1 sayfası
Hizmetsiz Hizmet Alınmaz.
Bedir Muharebesinde Medine'ye gittiler, çok açlık oldu. Yiyecek bulamıyor, içecek bulamıyor. Beraberlerinde birşey getirmediler. Çünkü oğlu gelmiş, babası gelmemiş. Babası gelmiş, oğlu gelmemiş. Kardeşi gelmiş, öbür kardeşi orada kalmış, kalkmış gelmişler. Bunlarla beraber bir başka kervan da gelmiş. Cenab-ı Hakk Cebrail ile vahiy gönderiyor: "Ya Habibim! Onların mallarını alın ellerinden"diyor.Binlerce deve.Bunların peşinden giderken bunlar hissediyorlar, yol değiştiriyorlar.Bulamıyorlar.Birde Mekke'ye haber gönderiyorlar; çabuk yetişin malımız gidiyor elden diyorlar. Bunlar bin (1000) tane atlı, bin tane silahlı. Bir rivayete göre Müslümanlar 113 kişi, bir rivayete göre 313 kişi, geliyorlar, fakat bir kısmının atları filan yok. Bir çoğu da el sopası ile geliyorlar. Yanlış yol tarif ediyorlar, bulamıyorlar.Bunları bulamayınca geri dönecekler, orda biraz istirahat ediyorlar. Suyun başında kalıyorlar. Bir taraftan da Mekke'ye haber gidiyor ki yetişin malımız gidiyor. Onlar da mallarını kurtarmak için. Savaş başlıyor. Orada bir kuyu varmış. Bir su varmış, Peygamber Efendimiz diyor ki: "Bırakın kuyuya bir zarar vermeyin," diyor. Sularını alıyorlar çekiliyorlar. Ama onlar suya birşey atıp kirletmek için birşey arıyorlar. Mekke'den gelenlerin içerisinden üç kişi, üç kodaman meydana çıkıyorlar. Savaşmak için. Bu taraftan da Hz. Hamza, Hz. Ali Efendimiz ve muhacirlerden bir tanesi çıktılar meydanda döğüştüler. Hz. Hamza meydana çıktı. Hz. Ali Efendimize sen de gel dedi. Sonra diğeri de geldiler. Hz. Hamza tezden ruh etti. Hz. Ali Efendimiz de ruh etti. Öldürdüler onları, ihtiyar idiler, diğer yaşlı müslümanı ya* raladılar. Onu kurtarmak için gittiler Hz. Hamza ile Hz. Ali Efendimiz.
Savaş sırasında Hz. Hamza'ya kılıç geldi. Karşı tarafı parçaladı.
Peygamber Efendimiz o sırada Ali'yi tut da getir diyor. Bunlar gidip getire* lim diye telaşlandılar. Ebu Cehil orda direndi. Onların da kanını almadan gitmem dedi. Süvari şeklinde şeytan geldi, meydanda idi, meydandan kaçtı. Cebrail
i. Peygamber Efendimiz sordu:
- "Ya Ali o kaçan kimdi?"
O da cevap veriyor;
- "Ya Resulûllah gönlüme geliyor ki o şeytandır."
Hz. Ali Efendimiz o sırada diyor ki:
-"Ya Rabbi senin Habibinin sözü geri mi kalacak? Beni ona yetiştir" diyor.
Ve yetişiyor tutuyor.
-"Şeytan ne yapıyorsun?" diye soruyor.
-"Bana Allah ömür vermiş, güç vermiş" deyince Hz. Ali Efendimiz dönüyor.
Peygamber Efendimiz'e anlatıyor. Şeytana koşup yetişince şeytanın ne yaptığını söylüyor. Orada durum şudur. Karşı tarafta yayalar var, atlılar var, silahları var. 1000 tane. Burada Hak tarafı. Peygamber Efendimiz bir avuç toprak aldı. Karşı tarafa doğru savurdu. Allah o sırada bir rüzgâr verdi. Rüzgâra emretti. O da karşı tarafın gözlerine doldurdu. Şimdi burada otuz kişi olsa gözleri bağlı olsa gözü açık bir insan bir anda onları mağlûp eder. işte orada kaçan kaçtı, ölen öldü, sağ olan esir oldu.
İşte iki defa toprak atmış Peygamber Efendimiz. Birincisi Hicret'te, ikincisi de Bedir Muharebesi'nde.
Uhud Muharebesi'nde de yenildiler, zayiat verdiler. Orda da bir avuç toprak ataydı, niye atmadı, veya başka yenildikleri muharebelerde de bir avuç toprak ataydı. Niye atmadı, demek ki o bir avuç toprak attığı zaman Peygamber Efendimiz kendi iradesinde değil. Allah'ın varlığı onda tecelli etmiş. O el Peygamber Efendimizin eli değil, Allah'ın eli olmuş. Küfürün karşısında çarpışıyorlar.
Küfür ile iman birbirinin zıddı.
Musa Kelîmullah Tûr-ı Sina'ya gittiği zaman kardeşine de Peygamberlik gelmişti. Harun Aleyhisselam'a. O'nu yerine koyuyordu. Onlara imamlık ediyordu. Vaaz, sohbet ediyordu. Tevrat için 8 defa gitmiş. Fakat bir gidişinde Samiri isminde biri, çeşitli maden ve altınları eritiyor. Bir buzağı heykeli yapıyor. Başını kızıl altından, boğazını beyaz altından, gövdesini başka renklerden, ayaklarını başka maden veya renklerden yapıyor. Allah da can veriyor, ilân ediyor. Gelin diyor ki gelin ben Musa'nın Rabbısını buldum. Gelip bakıyorlar ki görülmemiş bir şey. O böğürme özelliği olan buzağıya tapıyorlar.
Harun Aleyhisselam çok ağlıyor, feryad ediyor; "Etmeyin, durun, buna tapınmayın, Hele bir Musa gelsin" diyor.
Musa Kelîmullah geliyor ki ümmetinin birçoğu buna tapmışlar. Geliyor, kardesinin sakalından tutuyor;
- "Ey Harun niçin bunlara engel olmadın da buzağıya taptılar?" diyor. O da diyor ki;
- "Niçin beni suçluyorsun? Ben çok feryad ettim beni dinlemediler." Bırakıyor kardeşini, Allah'a yöneliyor.
-"Ya Rabbi Sen buna can vermeseydin bunlar buna tapmazlardı." diyor. Cenab-ı Hakk'tan nida geliyor;
-"Ya Kelîmim! Benim hikmetlerime karışma."
Allah'ın Cemâl sıfatı, Celâl sıfatı var. Celâl sıfatının etkisi ile gadabını gösterir.
Cemâl sıfatının etkisi ile rahmetini, cemâlini gösterir. Şimdi insanlar bir acayip olmuşlar. Celâl sıfatından lezzet almışlar.
Peygamberimiz "Rahmetenlilâlemîn"dir. İman hidayet meselesi. "Habibim Benim hidayet etmediğime sen şefaat edemezsin." buyuruyor Cenab-ı Hakk. "Üzülme Habibim, Ben onların kalplerini mühürlemişim. Onlar inanmazlar." Bu da özellikle amcası ve kendi kavmi için. Çok üzülmüş Peygamberimiz de onu ifade ediyor.
Sair Peygamberleri Cenab-ı Hakk tenkid etmiştir. Peygamber Efendimizi ise, gönlünü alır gibi teselli ediyor. Niçin; sair Peygamberler kavimlerine beddua ettiler, O etmedi. Sair Peygamberler kavimlerine gelen âfetlere rıza gösterdiler. Peygamberimiz: "Yarabbi! Bana bağışla bunları" dedi. işte "Rahmeten lilâlemin" olduğu bu. O kadar eziyet, o kadar çile, o kadar işkence. Bunları da atıyor. Üç defa, belki de dört defa Allah'ın gadap vahyi geldi, geri çevirdi. Affettirdi.
Allah'ın hayra rızası vardır, şerre rızası yoktur. Şerre ricat edende Celâl sıfatı tecelli ediyor. Hayra ricat edende Cemâl sıfatı tecelli ediyor. Dünyada Allah'ın Celâl sıfatına sahip olanlar Allah'ın gadabına duçar olacak. Cemâl sıfatına sahip olanlar Allah'ın rahmetine ulaşacaklar. Gadabı da insanlar için, rahmeti de insanlara, insanlardan, cinlerden başka Allah'ın gadabına uğrayacak hiç bir mahlûk yoktur, insanlardan, cinlerden başka Allah'ın rahmetine ulaşacak yine hiçbir mahlûk yoktur. Cenab-ı Hakk buyuruyor ki:
"İnsanları ve cinleri halk ettik ki bizi mabut bilsinler." (Zariyat suresi, 56. ayet)
Kudsî Hadis'te de:"Biz aşikâr olmamız için insanları cinleri halk ettik." İlm-i ezelde ruhlara secde emredilmiş. "Ben sizin Rabbmız değil miyim?"
Tıfl iken 0l dilerdi ümmeti
Sen kocaldın terk edersin sünneti.
Dünyaya gelir gelmez secdeye kapandı. Bu iltifatlar ruhadır. Belâ dedikten sonra iki secde emredilmiş ruha. Belâ diyenler olmuş. Demeyenler olmuş. Diyenler müslüman, demeyelenler ehl-i küfür. Yazıcıoğlu şöyle diyor:
"Kim ki Lâ ilahe illallah demişse o cehennemden çıkar."
Ehl-i nâr var, ehl-i azap var.
Ehl-i nâr; Allah'ı inkâr edenlerle, Allah'a şirk koşanlar. Onlar ebedi cehennemde kalır.
Ehl-i azab; Allah'a şirk de koşmamış, Allah'ı inkâr da etmemiş. Allah'ın ki*tabına inanmış, yapamamış. Peygamberine inanmış, yapamamış. Bunlar ebedî cehennem'de kalmayacaklar.
Zaten Hadis-i şerife göre: Cehennem: 7, Cennet: 8. Bir hadis var.
"Cebbar iki ayağı ile cehenneme bastı."
Cebbar; Allah-u Teala'nın isimlerinden biridir. Misal:
Mehmet hem sakat, hem hasta, yiyeceği yok, içeceği yok. Sakat. Çalışamıyor, hasta inliyor, ama hayatı var, canı var. Hasta da olsa sakat da olsa, bunun yemesi, içmesi var. Dilenecek, o dilenmeyle de para verecekler, vermeyecekler. Yiyecek birşey bulamayınca ne yiyecek; Cehennemdekiler hasta. Bunların azığı zift, katran, onu yiyecekler.
Bir insan zifiri bir karanlığa girer. Karanlıkta kala kala gıdasını da görmez pis olarak yer, Karanlıktan çıkan bir şey bulup yiyebilir. Bir Hadis-i şerife göre: iman ehlinin ruhunu Azrail Aleyhisselam hiç incitmeden alıyor. Yaş toprak olur. Onun içine bir kıl düşer. Kılı çekersin, hiç toz olmadan gelir, yerini de izini de belli etmez, işte o şekilde alınan ruh göklere çıkar. Arş-ı âlâya çıkar.
Azap ehlinin ruhu da zahmetli, meşakkatli olurmuş. Yerlerin altlarına karanlıklara gider. İşte insanlar var ulvî, insanlar var süflî. Aşağıya inince hayvan* dan aşağı olur. Yukarı çıkınca melekten yüksek olur
Savaş sırasında Hz. Hamza'ya kılıç geldi. Karşı tarafı parçaladı.
Peygamber Efendimiz o sırada Ali'yi tut da getir diyor. Bunlar gidip getire* lim diye telaşlandılar. Ebu Cehil orda direndi. Onların da kanını almadan gitmem dedi. Süvari şeklinde şeytan geldi, meydanda idi, meydandan kaçtı. Cebrail
i. Peygamber Efendimiz sordu:
- "Ya Ali o kaçan kimdi?"
O da cevap veriyor;
- "Ya Resulûllah gönlüme geliyor ki o şeytandır."
Hz. Ali Efendimiz o sırada diyor ki:
-"Ya Rabbi senin Habibinin sözü geri mi kalacak? Beni ona yetiştir" diyor.
Ve yetişiyor tutuyor.
-"Şeytan ne yapıyorsun?" diye soruyor.
-"Bana Allah ömür vermiş, güç vermiş" deyince Hz. Ali Efendimiz dönüyor.
Peygamber Efendimiz'e anlatıyor. Şeytana koşup yetişince şeytanın ne yaptığını söylüyor. Orada durum şudur. Karşı tarafta yayalar var, atlılar var, silahları var. 1000 tane. Burada Hak tarafı. Peygamber Efendimiz bir avuç toprak aldı. Karşı tarafa doğru savurdu. Allah o sırada bir rüzgâr verdi. Rüzgâra emretti. O da karşı tarafın gözlerine doldurdu. Şimdi burada otuz kişi olsa gözleri bağlı olsa gözü açık bir insan bir anda onları mağlûp eder. işte orada kaçan kaçtı, ölen öldü, sağ olan esir oldu.
İşte iki defa toprak atmış Peygamber Efendimiz. Birincisi Hicret'te, ikincisi de Bedir Muharebesi'nde.
Uhud Muharebesi'nde de yenildiler, zayiat verdiler. Orda da bir avuç toprak ataydı, niye atmadı, veya başka yenildikleri muharebelerde de bir avuç toprak ataydı. Niye atmadı, demek ki o bir avuç toprak attığı zaman Peygamber Efendimiz kendi iradesinde değil. Allah'ın varlığı onda tecelli etmiş. O el Peygamber Efendimizin eli değil, Allah'ın eli olmuş. Küfürün karşısında çarpışıyorlar.
Küfür ile iman birbirinin zıddı.
Musa Kelîmullah Tûr-ı Sina'ya gittiği zaman kardeşine de Peygamberlik gelmişti. Harun Aleyhisselam'a. O'nu yerine koyuyordu. Onlara imamlık ediyordu. Vaaz, sohbet ediyordu. Tevrat için 8 defa gitmiş. Fakat bir gidişinde Samiri isminde biri, çeşitli maden ve altınları eritiyor. Bir buzağı heykeli yapıyor. Başını kızıl altından, boğazını beyaz altından, gövdesini başka renklerden, ayaklarını başka maden veya renklerden yapıyor. Allah da can veriyor, ilân ediyor. Gelin diyor ki gelin ben Musa'nın Rabbısını buldum. Gelip bakıyorlar ki görülmemiş bir şey. O böğürme özelliği olan buzağıya tapıyorlar.
Harun Aleyhisselam çok ağlıyor, feryad ediyor; "Etmeyin, durun, buna tapınmayın, Hele bir Musa gelsin" diyor.
Musa Kelîmullah geliyor ki ümmetinin birçoğu buna tapmışlar. Geliyor, kardesinin sakalından tutuyor;
- "Ey Harun niçin bunlara engel olmadın da buzağıya taptılar?" diyor. O da diyor ki;
- "Niçin beni suçluyorsun? Ben çok feryad ettim beni dinlemediler." Bırakıyor kardeşini, Allah'a yöneliyor.
-"Ya Rabbi Sen buna can vermeseydin bunlar buna tapmazlardı." diyor. Cenab-ı Hakk'tan nida geliyor;
-"Ya Kelîmim! Benim hikmetlerime karışma."
Allah'ın Cemâl sıfatı, Celâl sıfatı var. Celâl sıfatının etkisi ile gadabını gösterir.
Cemâl sıfatının etkisi ile rahmetini, cemâlini gösterir. Şimdi insanlar bir acayip olmuşlar. Celâl sıfatından lezzet almışlar.
Peygamberimiz "Rahmetenlilâlemîn"dir. İman hidayet meselesi. "Habibim Benim hidayet etmediğime sen şefaat edemezsin." buyuruyor Cenab-ı Hakk. "Üzülme Habibim, Ben onların kalplerini mühürlemişim. Onlar inanmazlar." Bu da özellikle amcası ve kendi kavmi için. Çok üzülmüş Peygamberimiz de onu ifade ediyor.
Sair Peygamberleri Cenab-ı Hakk tenkid etmiştir. Peygamber Efendimizi ise, gönlünü alır gibi teselli ediyor. Niçin; sair Peygamberler kavimlerine beddua ettiler, O etmedi. Sair Peygamberler kavimlerine gelen âfetlere rıza gösterdiler. Peygamberimiz: "Yarabbi! Bana bağışla bunları" dedi. işte "Rahmeten lilâlemin" olduğu bu. O kadar eziyet, o kadar çile, o kadar işkence. Bunları da atıyor. Üç defa, belki de dört defa Allah'ın gadap vahyi geldi, geri çevirdi. Affettirdi.
Allah'ın hayra rızası vardır, şerre rızası yoktur. Şerre ricat edende Celâl sıfatı tecelli ediyor. Hayra ricat edende Cemâl sıfatı tecelli ediyor. Dünyada Allah'ın Celâl sıfatına sahip olanlar Allah'ın gadabına duçar olacak. Cemâl sıfatına sahip olanlar Allah'ın rahmetine ulaşacaklar. Gadabı da insanlar için, rahmeti de insanlara, insanlardan, cinlerden başka Allah'ın gadabına uğrayacak hiç bir mahlûk yoktur, insanlardan, cinlerden başka Allah'ın rahmetine ulaşacak yine hiçbir mahlûk yoktur. Cenab-ı Hakk buyuruyor ki:
"İnsanları ve cinleri halk ettik ki bizi mabut bilsinler." (Zariyat suresi, 56. ayet)
Kudsî Hadis'te de:"Biz aşikâr olmamız için insanları cinleri halk ettik." İlm-i ezelde ruhlara secde emredilmiş. "Ben sizin Rabbmız değil miyim?"
Tıfl iken 0l dilerdi ümmeti
Sen kocaldın terk edersin sünneti.
Dünyaya gelir gelmez secdeye kapandı. Bu iltifatlar ruhadır. Belâ dedikten sonra iki secde emredilmiş ruha. Belâ diyenler olmuş. Demeyenler olmuş. Diyenler müslüman, demeyelenler ehl-i küfür. Yazıcıoğlu şöyle diyor:
"Kim ki Lâ ilahe illallah demişse o cehennemden çıkar."
Ehl-i nâr var, ehl-i azap var.
Ehl-i nâr; Allah'ı inkâr edenlerle, Allah'a şirk koşanlar. Onlar ebedi cehennemde kalır.
Ehl-i azab; Allah'a şirk de koşmamış, Allah'ı inkâr da etmemiş. Allah'ın ki*tabına inanmış, yapamamış. Peygamberine inanmış, yapamamış. Bunlar ebedî cehennem'de kalmayacaklar.
Zaten Hadis-i şerife göre: Cehennem: 7, Cennet: 8. Bir hadis var.
"Cebbar iki ayağı ile cehenneme bastı."
Cebbar; Allah-u Teala'nın isimlerinden biridir. Misal:
Mehmet hem sakat, hem hasta, yiyeceği yok, içeceği yok. Sakat. Çalışamıyor, hasta inliyor, ama hayatı var, canı var. Hasta da olsa sakat da olsa, bunun yemesi, içmesi var. Dilenecek, o dilenmeyle de para verecekler, vermeyecekler. Yiyecek birşey bulamayınca ne yiyecek; Cehennemdekiler hasta. Bunların azığı zift, katran, onu yiyecekler.
Bir insan zifiri bir karanlığa girer. Karanlıkta kala kala gıdasını da görmez pis olarak yer, Karanlıktan çıkan bir şey bulup yiyebilir. Bir Hadis-i şerife göre: iman ehlinin ruhunu Azrail Aleyhisselam hiç incitmeden alıyor. Yaş toprak olur. Onun içine bir kıl düşer. Kılı çekersin, hiç toz olmadan gelir, yerini de izini de belli etmez, işte o şekilde alınan ruh göklere çıkar. Arş-ı âlâya çıkar.
Azap ehlinin ruhu da zahmetli, meşakkatli olurmuş. Yerlerin altlarına karanlıklara gider. İşte insanlar var ulvî, insanlar var süflî. Aşağıya inince hayvan* dan aşağı olur. Yukarı çıkınca melekten yüksek olur
VUSLATZELİHA- Mesaj Sayısı : 182
Nerden : ANKARA
Rep :
Points : 30
Kayıt tarihi : 31/07/08
:: EDEBİYAT DÜNYASI :: Makaleler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz